Biraz daha Bharat*?

Biraz daha Bharat*?

*Bharat: Hintçe’de Hindistan Hindistan’la ilk adımımızı attığımız Chennai’de, bu kültürün oldukça önemli bir öğesi olan Hint mutfağıyla da tanıştık. Hindistan, Hindu kültürünün gerekliliklerinden dolayı vejetaryen dostu bir ülke… Marketten aldığımız her ürünün paketinin üzerinde kırmızı veya yeşil nokta var. Yeşil noktalı ürünler vejetaryen. Et ya da yumurta içermiyor. Restoranların çoğunda da vejetaryen ürünler ağırlıkta. Hamur işinin yanında kızartmalar da oldukça yaygın ve yiyecekler odun ateşi ocaklarda hazırlanıyor. Dosa, Uttapam, Idly gibi krep benzeri doyurucu hamur işleri, yanında küçük kaplarda sulu yemeklerle birlikte servis ediliyor. Elbette ki her şeyde bol bol baharat ve acı var. Acıya alışmanın yanında yemekleri çatal ya da kaşık olmadan, elle yemeye de alışmak gerekiyor. Hatta bazen tabak bile olmadan… Güney Hindistan’da bazı yerlerde yemekler muz yaprağı üzerinde servis ediliyor. Tropik meyvelerden özellikle papaya ve ananas bolca bulunuyor. Sokaklarda sık sık, karışık meyve tabağı ya da taze sıkılmış meyve suyu hazırlayan seyyar satıcılarla karşılaşıyoruz. Suyunu içebileceğiniz bir diğer şeyse tabii ki Hindistancevizi. Hemen kırılıp, içine pipet saplanarak servis ediliyor. Elinizde kocaman bir meyveyle dolaşmak epey eğlenceli… Yedikten sonra hayran kalıp, öğün aralarında sık sık atıştırdığımız bir şey de muz cipsi. Biraz kalın kesilmiş patates cipsi gibi görünüyor. Tuzlanıp yağda kızartılmış tatlı bir meyve kulağa garip geliyor olabilir ama zaten kulağımızla yemiyoruz ve tadı muhteşem. Hindistan’ı ve mutfağını tanımaya çalışmakla geçen 5 günün sonunda Chennai’den ayrılıp biraz güneye, Mahabalipuram’a geçiyoruz. Maamalapuram ya da kısaca Mahabs olarak da bilinen bu küçük yerleşim, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası’na aldığı tapınakları ve uzun plajıyla biliniyor. Mahabs’ta, 2 gece Bob Marley Cafe’de konaklıyoruz. Mekân sahibi, aynı zamanda pansiyon olarak kullandığı odalardan ikisini Couchsurferlar için ayırmış. Okyanus kıyısında, çatısı muz ağacından örülmüş bir...
Hindistan’a Giriş 101 (Chennai)

Hindistan’a Giriş 101 (Chennai)

İlk başta sadece, vize başvurusu sırada konsoloslukta gördüğümüz slogandı “incredible India”. Şaşırtıcı, akıl almaz, olağanüstü… Chennai’de geçirdiğimiz 3 gün sonunda, bunun Hindistan için yapılabilecek belki de en uygun tanımlama olduğunu fark ettik. Sharjah Havalimanı’ndaki 17 saatlik beklemeyle beraber 1,5 günü bulan yolculuğumuzun sonunda güneş henüz doğmamışken varıyoruz Chennai’ye. Dışarıyı çıktığımızda, sıcaklık ve nemden dolayı nefes almakta zorlanıyoruz, ta ki alışana kadar. Gerçek anlamda nefes kesici… Erken saatlerde, bizi misafir edecek olan Erik ve Selcem’in evine varıyoruz. Couchsurfing sayesinde, tamamen farklı bir kültüre yavaş bir geçiş yaparak, yaşadığımız kültür şokunu biraz olsun hafifletiyoruz… Kasım ve Aralık ayları Hindistan’ın güneyinde Muson mevsimi. Bu yüzden dolaşmaya çıkarken yağmurluğumuzu yanımızdan ayırmıyoruz. Ancak yağmur suyu bile sıcak olduğu için ıslanmak dert edilecek bir durum değil. Sokaktaki herkes, ya yalınayak ya da terlikle geziyor… Chennai, Hindistan’ın 4. büyük kenti. O yüzden trafik oldukça yoğun. İlk başta hiç susmayan korna sesinden dolayı çıldıracak gibi oluyoruz. Alışkanlıklarımızdan dolayı korna çalmak bizim için biraz agresif bir tavır. Ancak burada neredeyse hiç kimse öfkeli değil ve trafiğin akışı tamamen buna bağlı. Bütün o keşmekeş içinde sürücüler kornayla haberleşiyorlar. Dilbilimin alanına girebilecek kadar gelişmiş bir dil. Çoğu aracın arkasında da şu yazıyor: “sound horn” (korna çal). Farklı tonlardaki korna sesinden sonra her yerde karşılaştığımız bir diğer şey ise elbette ki baharat kokusu. Şehir kocaman bir aktar gibi. Ancak bu da başka bir dil. Bütün o ses ve renk cümbüşü içinde koku bir pazarlama aracı oluyor. Hoşunuza giden koku sizi muhtemelen hoşunuza gidecek olan bir yemeğe götürüyor… Etrafımızdaki bunca dile bir de Chennai’nin bulunduğu bölge olan Tamil Nadu’daki yerel dil, Tamilce ekleniyor. Hindistan’a gelmeden önce Hintçeyi anadiliniz gibi öğrenseniz bile bu...