by Ebru | Ağu 21, 2014 | Gezen Tohumlar |
Uzun zamandır cesaretimi toplayıp yazmaya başlamak istiyorum. Hem yazı yazma alışkanlığımın olmaması, hem de anı veya hikaye anlatmak yerine doğal yaşamla ilgili edindiğimiz daha teknik bilgileri yazmak istediğim için becerememe korkusuyla çekindim ve bir türlü başlayamadım. Ama benim için yolculuğumuzun anlatmak istediğim en önemli kısımları işte bu değerli bilgiler. Umarım şeytanın bacağını kırıyorumdur şuan. Zira anlatmak istediğim ve biriktirdiğim çok şey var. İlk çiftlik deneyimimizden başlamak istiyorum: Bayramiç Yeniköy. Sezgin daha önce buradaki yaşamdan biraz bahsetmişti (Yolda Durmak). O yüzden ben sadece doğal yaşama dair dikkatimi çeken bazı hususlara değineceğim. Yeniköy’de ekolojik yöntemlerle, yani suni gübre ve kimyasal ilaç kullanmadan üretim yapılıyor. Özellikle yok olma tehlikesi altındaki birçok buğday çeşidi ekiliyor, değirmenlerde öğütülüp harika ekmekler yapılıyor. Burasının bizim için en önemli özelliği de yerelde üretilmeyen veya dağdan toplanmayan hiçbir şeyin tüketilmemesi konusundaki sağlam duruşuydu. Bizim bulunduğumuz dönemde bahçede sadece bakla, bezelye, soğan ve çok çeşitli otlarımız vardı. İlk günler alışık olmadığımız için ne yemek yapacağımızı şaşırıyorduk. Ama bir süre sonra elimizdekilerle yetinmeye çalışmak, içimizdeki yaratıcılığı ortaya çıkardı. Evet, her gün bakla yiyorduk, ama bir sürü farklı şekilde. Daha önce hiç tatmadığımız birbirinden güzel ve farklı lezzetler ortaya çıkıyordu (Mizuna-Japon Yeşilliği ile dolma sarmak). Ve tabi her şey doğaldı ve dolayısıyla çok lezzetliydi. Başlarda bu lezzetler karşısında kendimizi tutamayıp çok yiyorduk, hatta kilo bile aldık. Fakat bir süre sonra gözümüz doyduğundan mı, yoksa her şeyin çok besleyici olmasından mı nedir, daha az tüketir olduk, tıpkı olması gerektiği gibi. Burada pek fazla Permakültür uygulamasına rastlayamadık. Mutfak gideri için meşe kabukları ve çakıl taşları ile hazırlanmış bir gri su sistemi (atık suların toprağa karışmadan önce temizlenmesini sağlayan bir sistem- ilerleyen zamanlarda detaylı...
by Sezgin | Haz 24, 2014 | Gezen Tohumlar, SeedsonWheels |
Kaz Dağları’nın güzelliği içinde ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla inen bir toprak yol buyur ediyor bizi tüm davetkarlığı ile. Yolun davetine icabet edip takip ediyoruz biz de onu. İki tane güzel köyün içinden geçip Muratlar’a varıyoruz. Taş duvarlı köy evlerinin arasında bir direğe asılmış küçük bir tahta tabelanın gösterdiği yöne doğru ilerliyoruz: Yeniköy. Çakıl taşları tekerleklerin altında yuvarlanırken önümüzde uzanan vadinin güzelliğinden büyüleniyoruz… Bir iki tane eski eve rastlıyoruz yol kenarında. Bolca emek ve sevgi verildiği belli olan bahçeyi gördüğümüzde iniyoruz aracımızdan. Etrafı taş evlerle çevrilmiş bahçede kuzukulağı, japon yeşili, reyhan, marul, adaçayı, nane… Her günün yemeğini sunan bereketli bahçenin bir kenarında bir gölgelik ve altına yerleştirilmiş bir ahşap masa. Hemen buyur ediliyoruz öğle yemeğine. Hamurundan sosuna dek buradaki insanların buradaki topraktan elde ettiği ürünlerle hazırlanmış bir pizza ikram ediliyor, hep beraber keyifle sohbete dalıyoruz. Birkaç kişinin ortaklaşa aldığı bir arazide kurulmuş bir yer Yeniköy Çiftliği. Şu anda buranın sürekli sakini olarak Mustafa ilgileniyor çiftlikle. Lakabı Balıkçı. Çocukken yaşadığı köyde tuttuğu balıklardan bahsediyor bize. Sabah gidip akşam dönermiş eve. Bütün bir haneyi doyururmuş böylece. Sonra şehre gidip inşaat mühendisi olmuş, içindeki doğa hasreti baki kalmış. En son da gelip buraya yerleşmiş işte. Her sorumuza derin derin cevap veriyor. Hemen her konuda içten sohbetini esirgemiyor. Sadece kendi arazisiyle değil, bütün bölgeyle ilgileniyor. Kaz Dağları’nın içini oyan altın şirketlerine karşı durup köy köy yeni bir yaşam oluşturuyor burada. Toprağa saçtığı tohumlar kente ulaşıyor. Biz geldiğimizde burada olanlardan ve bizi gülen yüzleriyle karşılayanlardan üçü gönüllüydü burada. EVS ile gelen Anne-Marine ile Sandra yaklaşık 1 yıldır buradalar. Biri Fransa, diğeri Macaristan’dan gelmiş. Daha önce...
by Sezgin | Haz 4, 2014 | Gezen Tohumlar, SeedsonWheels |
Sürekli genişleyen bir evrende, saniyede 550 km hızla yol alan bir galaksinin içerisinde, saniyede 2200 km hızla hareket eden bir yıldızın çevresinde, saniyede 29 km hızla dönen bir gezegenin üzerinde yavaşça yol alıyoruz. Belirli bir hedef olmaksızın ve herhangi bir yere yetişmeye çalışmadan, sakince… Ve dünyanın üzerinde bulunduğumuz kısmı güneşe arkasını döndüğünde, yolun bizi getirdiği yerde sabahı bekliyoruz. Hepimiz; bütün canlılar, toprak, hava ve su; seyyahız bu gezegen üzerinde. Var olduğumuz sürece yoldayız… Yolda olmak, sadece yolda gitmek değildir çünkü. A noktasından B noktasına gitmekte olan bir araçtaki kişinin aklında sadece B noktası var ise eğer, o anda A noktası ile B noktası arasındaki bir yerdedir yalnızca, yolda değildir. Çünkü yolda olmak Zenon Paradoksundaki gibi bir yerde bulunmak değil, o yere gidişin kendisidir. Henüz bir tohum iken düştüğü yerde büyüyen ve nihayetinde ölen bir ağaç bile seyahat etmektedir aslında. Kendisi, çevresindeki her şeyle beraber değişmekte ve doğanın akışı içerisindeki yolculuğunu sürdürmektedir. Biz de yerleşik yaşamı geride bırakıp evimizle beraber gezmeye başladığımız ve her yeri evimiz bellediğimizden beri birbiriyle iç içe geçen iki yolculuk gerçekleştiriyoruz aslında. Biri yeryüzündeki, diğeri ise kendi içimizdeki yolculuk… İçsel yolculuğumuz da birbiriyle iç içe geçen iki yolculuk; iki insanın birlikte gerçekleştirdiği iki ayrı yolculuk… Yoluculuğumuzun bizi getirdiği yerlerden biri olan Bayramiç Yeniköy’deyiz… Kaz Dağları’nıngüzelliği içerisinde ziyaretçileri, gönüllüleri ve yerlileriyle birlikte yaşayan güzel bir alan. Buraya vardığımız günden beri tattığımız, dokunduğumuz ve kokladığımız her şeyde doğallığı hissediyoruz. Sabahları önce tavuklar, kazlar, köpekler ve kediler için, sonra homo-sapiens’ler için kahvaltı hazırlıyoruz. Her öğünün yemeğini buradaki toprak sunuyor, buradaki eller birlikte pişiriyor. Çevredeki kuşların sesleriyle beraber mutfaktan güzel bir müzik duyuluyor her zaman. Ne yapmamız gerektiğini doğa söylüyor…...