Peri Diyarı

Peri Diyarı

                Kapadokya’ya adımımızı attığımız andan itibaren bir peri masalı dünyasının içerisinde bulduk kendimizi. Avanos’tan başlayıp Ihlara Vadisi’nde son bulan 10 günlük bir serüven…                 Avanos’a doğru yol alırken etrafımızdaki manzara daha önce gördüğümüz her şeyden farklı… Betimlemek için benzetebileceğim tek şey, fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla Mars yüzeyi. Ya da Star Wars evreninden kadim bir gezegen. Ama kesinlikle bu dünyadan bir yer değil… Bir süre sonra arazinin ortasında yükselen birkaç peri bacası görüyoruz. Doğanın doğaüstü hünerlerini sergilediği bir galeri… Ancak şu ana kadar gördüğümüz sadece ziyaretçilerin eline tutuşturulan bir kartpostaldan ibaret… Bir gece kaldığımız Avanos’tan ayrılıp Kızılırmak’ın güneyine iniyoruz. Göreme’ye doğru ilerlerken içinde yer aldığımız kartpostala bazı ayrıntılar ekleniyor. Doğanın eserlerine eklenen insan sanatı. Yumuşak kayalara oyulmuş odalar, evler… Peri bacalarının üzerine periler tarafından yapılmış gibi görünen çizimler…                 Göreme’de ufkumuzun ötesine kadar uzanan alanda binlerce kaya evden sadece vaktimiz ve gücümüz yettiği kadarının içerisine girebiliyoruz.  Binlerce yıl önceye gidip büyük bir kentin insanlarının evlerine konuk olmak gibi… Rastgele girdiğimiz odalarda, bir zamanlar burada yaşamış olanların hislerini anlamaya çalışıyoruz duvarlardaki çizimlerden ve evlerin tasarımından yola çıkarak… Yüksek, manzaralı evlerden alçak girişli salonlara, geometrik çizimlerden asimetrik tasarımlara geçerken yaşam alanlarını nasıl tasarladıklarını keşfediyoruz… Tapınaklardaki gerçekçi tasvirler, karanlık odalardaki sürreal resimler…                 Geceyi Uçhisar’a yakın bir yerde, Göreme’ye tepeden bakıp Aşıklar Tepesi’ni ve peri bacalarını izlediğimiz bir tepede geçiriyoruz. Sabah bir başka sıradışı görüntüye tanıklık edeceğimizi bilmeden…                 Güneş doğmadan hemen önce sıcak hava balonlarının ateşleme sesiyle uyanıyoruz. Karavandan çıkıp doğuya baktığımızda vadinin üzerini kaplayan balonlarla beraber harika bir gündoğumu karşılıyor bizi. Bir saat boyunca dimdik bir yamacın kenarında rüya görüyormuşçasına izliyoruz gözlerimizin önündeki manzarayı.  ...
Anadolu Bozkırları

Anadolu Bozkırları

                Ege’nin dağlarında gezdik, Marmara’nın sulak ovalarında dolaştık… Şimdi ise İç Anadolu’nun bozkırlarındayız.                 Son telgrafımızı Jade Çiftliği’nden çekmiştik (stop). Hemen sonrasında Yeryüzü Eko-köyü’nde 2 günlüğüne kerpiç ev inşaatında çalıştık. Yolculuğumuzun başından beri katıldığımız dördüncü ev inşaatı oldu bu. Yerleşik yaşama geçmeye hazırız. Yeryüzü Eko-köyü ekibi yaptıkları eve Burcu evi adını vermişler. Çalışırken burcu burcu terlediğimiz için olabilir diye düşünmüştüm ama mimari Burcu olduğu için öyleymiş. Kalabalık ve eğlenceli bir grup insanla beraberdik… Fotoğraflarını da siteye koyduk zaten. Burada bir de Doğada Yürürken Etraftaki Bitkileri Tanıma Etkinliği’ne denk geldik. Zeytinburnu Tıbbi Bitkiler Bahçesi’nden gelen hocalarımızın rehberliğinde şimdi hatırlayamadığım Latince isimleriyle beraber ne yenir, neyin çayı içilir, neyi yersek ölürüz gibi kategoriler altında yol kenarındaki başıboş bitkileri inceledik. Güzeldi. Akşam da köyde kaldığımız ahşap evde türküler söyleyip damacana çalarak dans ettik. Sonra söz verdiğimiz gibi tekrar Jade Çiftliği’ne döndük. Aslında tarhana yapılacaktı, biz de görüp öğreniriz belki diye umuyorduk ama yattı o iş. Böylece birkaç günü daha gündüz bahçe işlerinde çalışıp akşam Berin Abla’ya sorular sorarak geçirdik. Mesela burası niye bu kadar yeşil diye sorduğumuzda “nem var kuzum” dedi. Çok nemli bir yer. Her gece çiğ düşüyor. Bir de çok tırtıl yapmış bu sene. Altında uyuduğumuz ağaçtan çıtır çıtır sesler geliyordu. Tırtıllar büyüyünce Amerikan kelebeği olacaklarmış. Buralarda doğal avcısı olmadığından yemişler hep ağaçların yapraklarını. Amerikan kelebeği emperyalizmi! Jade Çiftliği’nde olmaktan çok keyif almamıza rağmen, gezmeye devam edebilmek için ayrılmamız gerekiyordu. Yoksa Gezen Tohumlar olamazdık. Veda ederken Berin Abla bir sürü domates sosu verdi bize. Her gün menemen yiyoruz hala bitmediler.                Adapazarı, Marmara Bölgesi’ndeki son durağımız oldu böylece. Bir süre önce bozulan atık yağ...