Fare Sadece Bilgisayarda Olmaz

Fare Sadece Bilgisayarda Olmaz

               Uzun bir tırmanıştan sonra, birkaç duvarı ayakta duran eski taş evlerin yanından geçerek varıyoruz Marmariç’e. Permakültür Tasarım Kursu alırken mutfakta ve taşla kerpiç kullanılarak yapılan evlerin inşasında çalışmak için 2 hafta boyunca buradayız.                 Farklı yerlerden ve hayatlardan gelen farklı insanlar… Herkesin ayrı hikayesi, benzer hayalleri var. Uygarlığın sıkıştırdığı yerden kaçmaya çalışanlar…                 Yaklaşık on beş kişini yaşadığı, gönüllülerle birlikte dönem dönem nüfusun arttığı bir köy Marmariç. Permakültür uygulamalarıyla yaşanabilir bir dünyanın tohumlarının atıldığı yerlerden biri…                 Mustafa Hoca’yla beraber, doğanın işleyişinden ders alıyoruz. Henüz yere düşmemiş yağmur damlasından toprağa karışan bir yaprağa kadar her şey hakkında, yaşamın örüntüleri ve doğanın tasarımları hakkında…                 İlk anın merak ve tedirginliği geçiyor çabucak. Sanki hep buradaymışız ve hep tanıyormuşuz gibi birbirimizi; evrenin genişlemeye başladığı andan ve yıldızların parladığı andan beri. Dünyanın var olduğu ve yaşamın başladığı andan beri…                 Herkes her şeyi yeniden ve ilk defa öğreniyormuş gibi… Hayatlarımızın çocukluğunu yeniden yaşarmış gibi, dilin ve kelimelerin anlamını irdeliyoruz. Çocukların her şeyden azade anlamaya çalıştığı gibi anlıyoruz doğayı. Dilden öte seslerin anlattığı şeyleri dinliyor gibiyiz.                 Her dersten sonraki küçük boşluğu zihnimizin yoğunluğunu dindirmekle geçiriyoruz. Uzun zamandır sormadığımız soruları sorarak…                 Bir yanda da ormanın ve yağmurun bereketinin toplandığı bahçelerin içinde dolaşıyoruz. Toprağın bereketinin yanında kendisiyle yapılan evlerin inşaatına yardım ediyoruz.                 Uzun uzun günlerin ardından gelen son günün gecesinde, kendi kendine gelen ilhamla sergiliyoruz ruhumuzu; “Permakültür Zikri”yle.   Ruhumuzu bütün canlılara açmışken, o canlılardan bazıları da yaşam alanlarını bizimkilerle birleştirmek isteğiyle doluşuyorlar etrafımıza. Bir gece, karavanımızdaki tıkırtılar uyandırıyor uykumuzdan. Belki de yol arkadaşımız olmak isteğiyle, bir fare dolaşıyor içeride. Anlaşabilsek misafir etmekten mutluluk duyacağız...
Kazdağları’na Veda

Kazdağları’na Veda

Çavuşlu’da Eren ve Iraz’la, Aşağı Çavuş’ta Tom ve İlknur’la kaldıktan sonra, Kaz Dağları’ndan ayrılıp Marmariç’e doğru yola koyulduk. Kalkım’ı geçip Edremit’e inmeden önce öğle sıcağında son zirveyi tırmanırken motorun 100 dereceye varan sıcaklığıyla durmak zorunda kaldık. Ama bildiğimiz birkaç şey vardı.                 Aracınız hararet yaparsa motoru durdurmayın. Rölantide çalışsın. Eğer sıcaklık düşmüyorsa klimayı sıcağa ayarlayıp açın. Bizimki gibi kliması çalışmayan bir aracınız varsa yapacak bir şey yok. Biz de bekliyoruz. Sıcaklık düşmezken tahliye borusundan buhar çıkmaya başlıyor. Çaresizce, risk alarak motoru susturuyoruz. Hemen motoru açıyoruz ne var ne yok diye bakmak için. Tabii karavanımızda motora ulaşmak biraz zor. Önce yataktaki çarşafları toplamak gerekiyor. Sonra minderi kaldırıyoruz. Motor kapağının üzerindeki ses yalıtımı için konan zemin kapağını açıyoruz. En sonunda da motor kapağı… Biraz su ekliyoruz belki soğur diye ama su kaynamanın olduğu bölüm tarafından emilmiyor. Niye? Çünkü ısınan su genleşir. Buharlaşa buharlaşa azalacak ama o zamana kadar buhar basıncı iki bölüm arasındaki geçişi engelliyor. Mecburen sıcak kapağı açıyorum. Elime bez alıp, suratımı geride tutarak. Buharlar çıkıyor. İşte oradan ekliyoruz suyu. Orada kala kalsak kimseyi de çağıramayız yardım için. Telefonlarımız çekmiyor. Bir süre sonra ağır ağır çıkıyoruz yola. 2. Viteste, saatte 20 km hızla tırmanıyoruz yokuşu. İnişe geçince rahatlıyor Murtaza. Biz de yoğun stresin ardından biraz rahatlamak için Assos’ta bir Kamping alanına gidiyoruz. İlk kez para vererek kamp yapacağız. Biraz bira, patates kızartması… Deniz arındırıyor… Sabah bir tamirciye uğramadan önce Dedetepe Çiftliği’ne gidip Buğday Derneği’nin bizim için yolladığı tohumları alıyoruz. Gözümüzü hararet göstergesinden ayırmadan, daha önceden tanıdığımız bir ustaya gidip bırakıyoruz Murtaza’yı. Sabaha iyileştiririz diyorlar. Refakatçi olarak yanında kalamadığımızdan, Ebru’nun babası ağırlıyor bizi. Marmariç’teki PDC kursuna yetişmek için 1 günümüz kalıyor...