Sri Lanka

Tam adı Demokratik Sosyalist Sri Lanka Cumhuriyeti olan bu küçük ada ülkesindeki bir aylık serüvenimiz 11 Aralık’ta, Colombo’da başladı.

Henüz havaalanındayken farkına varıyoruz ki, Sri Lanka yakın komşusu Hindistan’dan epey farklı. Sokaklar temiz, koku yok, asfalt düzgün, yolda öncelik yayaların… Halk yere çöp atmama konusunda oldukça bilinçli ama piknik alanlarında durum gene içler acısı. Bu yüzden doğal koruma alanlarına pet şişe ve plastik ambalaj sokmak yasak.

Sri Lanka’da okuma yazma oranı ve eğitim seviyesi oldukça yüksek ve neredeyse herkes çok iyi İngilizce konuşuyor. Bütün tabelalarda da üç dil yer alıyor: Sinhalice, Tamilce ve İngilizce.

IMG_9316

Ülkenin kuzeyinde yer alan, çoğunluğu Tamil olan halkın yaşadığı bölgedeki gerilla mücadelesi ve soykırım sayılabilecek bir katliamla sona eren uzun süreli bir iç savaştan sonraki barış(!) dönemini yaşıyor Sri Lanka. Turist olarak dahi kuzey eyaletine girmek için Savunma Bakanlığı’dan özel izin almak gerekiyor. Gazetecilerden ve insan hakları gözlemcilerinden gizlenen bir şeyler var hala. Gerginlik politik alanda da hissedilir bir biçimde devam ediyor. Tam ayrıldığımız güne denk gelen seçim arifesinde bu gerginlik herkesin konuşmalarında hissediliyordu.

Gotama Buda, Bob Marley ve Che Guevara. Sri Lanka’da bir araya gelen üç önemli şahsiyet.

Sri Lanka’nın büyük çoğunluğu Budist. Turuncu kıyafetleri içindeki Budist rahipler, büyüklü küçüklü Budist tapınakları, dev Buddha heykelleri ve minik Buddha hediyelikleri her yerde. Meditasyon yapmak için Sri Lanka’ya gelen yabancılar, turist kitlesinin içinde hatırı sayılır bir yer tutuyor. İnsanlarda gözlemlediğimiz genel bir hoşgörü ve sakinliğin yanında, tüm inançlara saygı duyuluyor.

IMG_9192

Sri Lanka’da Buda’dan sonra en çok karşılaştığımız diğer kişi ise Bob Marley. Bob Marley’e ithafen sarı, kırmızı ve yeşil renkler birçok mekanın dekorasyonunda kullanılıyor. Neredeyse her büyük plajlda bu şekilde dekore edilmiş, reggae müzik çalan mekan bulabiliyorsunuz. Bir de Bob Marley çıkartmaları yoldan çevirdiğiniz tuktukların büyük bir kısmının üstünde yer alıyor. Bu sadece Bob Marley aşkından gelmiyor, aynı zamanda esrar satıcıları ve kullanıcıları arasında bir simge olarak kullanılıyor.

Che Guevara’nın neden önemli olduğunu tam olarak anlayamasak da, neredeyse Sri Lanka bayrağı kadar sık gördüğümüz bir portre. Otobüslerde, taksilerin ve tuktukların üzerinde… Sanki ulusal bir kahraman burada Che. Ülkenin resmi adında “sosyalist” kelimesi yer alsa da, bunu yaşamın içinde gözlemleyemiyorsunuz. Evet, sebebini kavrayacak kadar derine inemedik ama Che Guevara, Sri Lanka’da çok seviliyor.

Nüfus yoğunluğu Sri Lanka’da görece düşük olduğu için (nüfus sadece 20 milyon) trafik yoğunluğu da pek yaşanmıyor. İş çıkış saatleri dışında ulaşım araçları da pek kalabalık değil. Sadece Colombo’da akşam vakitleri trenler, şu meşhur kalabalık Asya ülkesi treni fotoğraflarından birini çekebileceğiniz kadar kalabalık.

Geleneksel kıyafetler yerine, batı tarzı giyim yaygın. Bu, özellikle kadın gezginler için daha özgürce giyinmek demek. Böylece Ebru da, Hindistan’da giymeye çekindiği ve boşuna taşıdığını düşündüğü giysilerini giyme fırsatı buluyor. Sahil kesimlerde ise sokaklar bikinili Avrupa’lı turistle dolu. Yerel kadınlar hala tişört ve şortla denize girseler bile, bu durum her iki kesimi de hiç rahatsız etmiyor. Turistler velinimet.

Eğer mideniz baharatsız bir şeyler istiyorsa bulmak kolay. Canınız özlediğiniz bir şeyler çekiyorsa da, bulma şansınız çok yüksek.

Elbette ki bu turizm patlamasının bedeli, bizim gibi düşük bütçeli gezginler için ağır oluyor. Yemek fiyatları hala uygun ama özellikle yoğun sezonda kalacak yer için çok fazla para ödemek gerekiyor (minimum 30 TL). Aylık bütçemiz, Sri Lanka ekonomisi ve kırılan bilgisayar ekranımızın tamiri sebebiyle oldukça sarsıldığı için, ağır da olsa çadır taşımak hayat kurtarıyor.

Bu güzel ve görece pahalı ülkenin en büyük kenti Colombo’daki barınma ihtiyacımızı, yine Couchsurfing sayesinde, Pınar karşılıyor. Tesadüf eseri bizimle aynı zamanda Sri Lanka’ya gelen başka bir gezgin çiftle beraber evdeki Türkçe konuşan kişi sayısı 5’e yükseliyor. Ama sürprizler bununla sınırlı değil. Türkiye’deyken beraber Refikler Çiftliği’ni ziyaret ettiğimiz Ricardo da, kız arkadaşı Hsiaoting ile birlikte Sri Lanka’da. Hayalimiz buluşup, beraber bir süre bir organik çiftlik veya ekoköyde çalışmak ama maalesef Sri Lanka’da eko-turizm dışında bir seçenek bulamıyoruz. Konaklamanın oldukça pahalı ve gönüllü çalışmanın göstermelik olduğu bir seçenek… Biz de Nuwara Eliya’da iki günlük çiftlik ziyareti, patates ekme ve hasat yapma eğlencesinden sonra, beraber Adam’s Peak’e gidiyoruz.

IMG_9348

Adam’s Peak, Sri Lanka’nın merkezindeki yüksek bir zirve. Birçok din için önemli bir merkez. En tepedeki izin, Adem’in dünya üzerinde ilk ayak bastığı nokta olduğuna inanılıyor. Tabi Budistler için ise Buddha’nın ayak izi. Zirveye çıkmak için üç farklı yol bulunuyor. Biz en kısasını seçiyoruz. En kısası Dalhousie’den başlıyor, beş bin basamak ve çıkış yaklaşık 3 saat sürüyor. Tepede manzara muhteşem, hava uygunsa güzel bir gündoğumu sizi bekliyor. Tabi bir de iniş var, en az çıkış kadar zor… Sonrasındaki beş gün boyunca bacaklarımızdaki ağrılar dinmiyor. Neyse ki, bir sonraki aktivitemizde bacaklarımıza pek ihtiyacımız olmuyor.

IMG_9187

Kandy’de, Dhamma Kuta Vipassana Meditasyon Merkezi’ne gidiyoruz. 20 Aralık’ta başlayan inzivamız tam 10 gün sürüyor. On gün boyunca sigara yok, konuşma yok, bakışmak ve gülümsemek yok. Sabah 4.30’ta başlayıp 9’da sona eren gün içinde, her gün 10 saat meditasyon yapıyoruz. Kahvaltı ve öğle yemeğinden sonra, saat beşteki çay ve bisküvi dışında yemek yok. Sadece bedenimizdeki hisler var. Bedenimizdeki hislere odaklanıp, anda kalmaya, her şeyi olduğu gibi görmeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Bütün düşüncelerimizden uzaklaşmaya, saatlerce hareket etmeden meditasyon yapmaya çalışıyoruz. Oturmak ve günlerce konuşmamak değil ama zihnimizi bedenimizde odaklamak, diğer düşüncelerden kurtulmak çok zor. Alışık olmadığımız bir davranış, bazen becerememek sinir bozucu. Bir ara, birbirimizden habersizce, ikimiz de çıkıp gitmeyi düşünüyoruz. Birbirimizle konuşamadığımız için neler yaşadığımızdan haberimiz yok. Sadece eğitmenlerle konuşabiliyoruz ve eğitmenler moral verip devam etmenizi sağlamak konusunda çok başarılı. Son gün gelip de birbirimize sarıldığımızda sadece gülüyoruz…

IMG_9144

30 Aralık’ta, yeniden dışımızdaki dünyaya çıkıp yeni yıla giriyoruz. 6. Kuzey paralelinde, Hikkaduwa’da… Sessiz geçen günlerin ardından, Sri Lanka’nın en turistik ve çılgın partilerinin yapıldığı plajlarından birinde buluyoruz kendimizi. Olsun, gülümsüyoruz. İlk defa sıcak bir yılbaşı gecesi yaşıyoruz,  gece okyanusta dalgalarla oynuyoruz.

Yurtdışındaki ilk kampımızı Unawatuna’da, Jungle Beach’te yapıyoruz… Birbirine çok yakın iki küçük plajın ortak ismi Jungle Beach. Her iki plajda da sadece birer tane restoran bulunuyor.  Burası küçük bir koy olduğu için, diğer plajlara göre çok daha az dalgalı ve deniz güzel. Plajdan hemen sonra içinde 2 farklı tür maymunun yaşadığı bir orman başlıyor. Geceyi ateş böcekleriyle beraber dolunayın ışığı aydınlatıyor.

IMG_9412

Sri Lanka’dan ayrılmadan önce, biraz daha güneye inip,  Mirissa’ya gidiyoruz. Yine çok turistik, daha pahalı ama daha sakince bir plajı var. Fiyatlar pazarlık edebileceğimizin üstünde. En çaresiz hissettiğimiz anda “Backpacker” ve “Cheapest” yazan bir tabela görüp içeri girdiğimiz yerin adı “Our World”. Gerçekten en ucuz fiyatı burada alıyoruz ama bizim için hala çok pahalı. Pansiyonun sahibi Jagaht da tam bir sırt çantalı dostu olduğu için, pansiyonun bahçesinde kamp kurmamıza izin veriyor ve bizden para talep etmiyor.

IMG_9456

Küçük bir ada olmasına rağmen Sri Lanka’da daha yapılacak çok şey var. Kocaman ve iyi korunmuş vahşi yaşam parklarından her hangi birini ziyaret edip,  vahşi ortamında bir fil veya kaplanı, M.Ö. 1000’li yıllara uzanan tarihi şehirlerini, bakir doğu sahillerini ve kuzeydeki Tamil bölgesini göremeden bir aylık vize süremizin sonu geliyor. Vizemizi uzatmak mümkün ama devam eden Hindistan vizemizi ve bütçemizin üstünde parayı harcamamak için Hindistan’a geri dönmeye karar veriyoruz. Bir dahaki sefere…

Son günümüzde, bizi Hindistan’a geri götürecek olan uçak için Colombo’ya gidip bir gece daha Pınar’ın evinde kalıyoruz. Pınar’ın Arjantinli gezgin Couchsurfer’larının hikâyelerini dinleyip, Pınar’ın Sri Lankalı arkadaşlarına dolma ve mercimek köftesi yapıyoruz. (Aslında tabii ki kendimize, çok özlemişiz!).

Seçimlerden sonra beklenen protestolar için sokağa çıkma yasağı başlamadan havalimanına varıyoruz. Son dakikalarımızda internete girip, Paris’teki Charlie Hebdo katliamı haberlerini alıyoruz. İçimizdeki heyecan yerini acıya bırakmış, Hindistan’a geri dönüyoruz.

IMG_9544

Bir Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir