Peri Diyarı

                Kapadokya’ya adımımızı attığımız andan itibaren bir peri masalı dünyasının içerisinde bulduk kendimizi. Avanos’tan başlayıp Ihlara Vadisi’nde son bulan 10 günlük bir serüven…

                Avanos’a doğru yol alırken etrafımızdaki manzara daha önce gördüğümüz her şeyden farklı… Betimlemek için benzetebileceğim tek şey, fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla Mars yüzeyi. Ya da Star Wars evreninden kadim bir gezegen. Ama kesinlikle bu dünyadan bir yer değil… Bir süre sonra arazinin ortasında yükselen birkaç peri bacası görüyoruz. Doğanın doğaüstü hünerlerini sergilediği bir galeri… Ancak şu ana kadar gördüğümüz sadece ziyaretçilerin eline tutuşturulan bir kartpostaldan ibaret…

Mars Yüzeyi

Mars Yüzeyi

Bir gece kaldığımız Avanos’tan ayrılıp Kızılırmak’ın güneyine iniyoruz. Göreme’ye doğru ilerlerken içinde yer aldığımız kartpostala bazı ayrıntılar ekleniyor. Doğanın eserlerine eklenen insan sanatı. Yumuşak kayalara oyulmuş odalar, evler… Peri bacalarının üzerine periler tarafından yapılmış gibi görünen çizimler…

IMG_6675

Peri Resimleri

                Göreme’de ufkumuzun ötesine kadar uzanan alanda binlerce kaya evden sadece vaktimiz ve gücümüz yettiği kadarının içerisine girebiliyoruz.  Binlerce yıl önceye gidip büyük bir kentin insanlarının evlerine konuk olmak gibi… Rastgele girdiğimiz odalarda, bir zamanlar burada yaşamış olanların hislerini anlamaya çalışıyoruz duvarlardaki çizimlerden ve evlerin tasarımından yola çıkarak… Yüksek, manzaralı evlerden alçak girişli salonlara, geometrik çizimlerden asimetrik tasarımlara geçerken yaşam alanlarını nasıl tasarladıklarını keşfediyoruz… Tapınaklardaki gerçekçi tasvirler, karanlık odalardaki sürreal resimler…

                Geceyi Uçhisar’a yakın bir yerde, Göreme’ye tepeden bakıp Aşıklar Tepesi’ni ve peri bacalarını izlediğimiz bir tepede geçiriyoruz. Sabah bir başka sıradışı görüntüye tanıklık edeceğimizi bilmeden…

                Güneş doğmadan hemen önce sıcak hava balonlarının ateşleme sesiyle uyanıyoruz. Karavandan çıkıp doğuya baktığımızda vadinin üzerini kaplayan balonlarla beraber harika bir gündoğumu karşılıyor bizi. Bir saat boyunca dimdik bir yamacın kenarında rüya görüyormuşçasına izliyoruz gözlerimizin önündeki manzarayı.

Balonlar ve Gündoğumu

Balonlar ve Gündoğumu

                Rengarenk balonlar alçalmaya başlıyor sonra ve ikisi hemen yanımıza iniyor. Biz kahvaltımızı hazırlarken, birkaç metre üzerimizden geçen bir balonun içindekiler günaydın diyor bize. Günaydın diye cevap veriyoruz biz de, sanki her gün yaşanan sıradan bir şeymişçesine…

                 Kahvaltıdan sonra Ürgüp’e doğru yola koyuluyoruz… Tepesinde kocaman kayalar olan şapkalı peri bacalarını da ilk kez görmüş oluyoruz böylece. Ürgüp’ü gezerken daracık bir sokaktaki çeşmeden içtiğimiz suyun tadı bizi kendimizden geçiriyor. Sonradan anlıyoruz ki, bütün bölgenin suyu harika.

                 Ürgüp’ten biraz güneyde, Damsa Barajı’nda geçiyor iki gecemiz. Gölün etrafı küçük bir ormanla çevrili. Uzun süredir hasret kaldığımız bir şey…

                 Mustafapaşa’nın yakınındaki Pancarlık ve Gomeda Vadilerini geziyoruz. Vadinin içinden akan küçük bir derenin etrafında yetişen yüzlerce çeşit bitki, bazı bölümlerde jungle halini alıyor. Uzaktan apartman gibi görünen 7 katlı taşa oyulmuş yapıya doğru ilerlerken yolumuzun kenarında bir maden suyu kaynağına rastlıyoruz. Hayatımızda ilk kez, şişelenmemiş soda içiyoruz…

Pancarlık Vadisi

Pancarlık Vadisi

                Birkaç saatte bitirilebilecek olan yürüyüş, etraftaki yabani meyvelerin ve tarihi yapıların cazibesine kapılınca tüm bir günümüzü alıyor. Kendimizi cennet bahçesinde hissedip etrafımızdakiler dışındaki her şeyi unutuyoruz. Karavanımızı bile… Yürüyüşü tamamladığımızda kocaman arazinin içinde kaybolan minik Murtaza’yı arıyoruz. Nerede olduğunu görebilmek için civardaki en yüksek tepeye tırmanmamız gerekiyor.

               Kapadokya’nın içlerinden ayrılıp Ihlara Vadisi’ne doğru giderken, Kaymaklı ve Derinkuyu’da gece yoğun yağmur altında kalacak yer arıyoruz. Umutlarımızı yitirip ana yola çıkmaya çalışırken kendimizi Kaymaklı’nın içindeki bir çıkmaz sokakta buluyoruz. Sokağın sonundaki evin bahçesi ise gece konaklamak için harika bir yer gibi görünüyor. Son bir umutla evin kapısını çalışıyoruz ve evdeki yaşlı çift bizi hemen içeriye buyur ediyor. Akşam yemeği, kahvaltı… Soframızdaki her şey kendi bahçelerinden…

              Sabah, biraz daha güzel bir havada Kaymaklı yeraltı kentini dolaşıyoruz. Yerin altında tam 6 kat… Birbirine küçük geçitlerle bağlanan odalar, mahzenler, yiyecek depoları… Büyük bir karınca yuvasının içinde gibiyiz. Aynı gün Ihlara Vadisi’ne varmak üzereyken bir haftadır son derece rahat görünen Murtaza tekrar bir sorunla karşı karşıya bırakıyor bizi. Soğutma suyunu akıttığı için hararet yapıyor. Aksaray’a gidip kolayca onarıyoruz bu basit sorunu, ancak geceyi de orada geçirmek zorunda kalıyoruz…

              Ertesi gün erkenden varıyoruz Ihlara Vadisi’ne. Melendiz Irmağı’nın şekillendirdiği vadi 14 km uzunluğunda. Tam ortasındaki Belisırma’da durup vadinin güneyine yürüyoruz. Nehrin kenarındaki lezzetli böğürtlenleri tadarak ve yüksek kayalara oyulmuş yapıları izleyerek… Vadinin çoğu yerinde yeşil bir alan içinde kamp kurmak mümkün. Ihlara Köyü’ne kadar uzanan rotayı da tamamladıktan sonra karavanımıza dönüp topladığımız böğürtlenlerden reçel yapıyoruz. Sabah kahvaltıya kadar bekletiyoruz, tamamen doğal ve lezzetli…

Ihlara Vadisi

Ihlara Vadisi

Mistik Müzik Festivali’ne katılmak için Konya’ya doğru yola çıkıp peri diyarını ardımızda bıraktığımızda, başlı başına başka bir blog konusu olan bir günlük macera dolu yolculuğa da adım atmış oluyoruz…

Bir Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir