Yolda Durmak

               Kaz Dağları’nın güzelliği içinde ağaçların arasından kıvrıla kıvrıla inen bir toprak yol buyur ediyor bizi tüm davetkarlığı ile. Yolun davetine icabet edip takip ediyoruz biz de onu.

                İki tane güzel köyün içinden geçip Muratlar’a varıyoruz. Taş duvarlı köy evlerinin arasında bir direğe asılmış küçük bir tahta tabelanın gösterdiği yöne doğru ilerliyoruz: Yeniköy.

                Çakıl taşları tekerleklerin altında yuvarlanırken önümüzde uzanan vadinin güzelliğinden büyüleniyoruz… Bir iki tane eski eve rastlıyoruz yol kenarında. Bolca emek ve sevgi verildiği belli olan bahçeyi gördüğümüzde iniyoruz aracımızdan.

                Etrafı taş evlerle çevrilmiş bahçede kuzukulağı, japon yeşili, reyhan, marul,  adaçayı, nane… Her günün yemeğini sunan bereketli bahçenin bir kenarında bir gölgelik ve altına yerleştirilmiş bir ahşap masa. Hemen buyur ediliyoruz öğle yemeğine. Hamurundan sosuna dek buradaki insanların buradaki topraktan elde ettiği ürünlerle hazırlanmış bir pizza ikram ediliyor, hep beraber keyifle sohbete dalıyoruz.

IMG_4690

Mustafa ve gözde ekmeği

  Birkaç kişinin ortaklaşa aldığı bir arazide kurulmuş bir yer Yeniköy Çiftliği. Şu anda buranın sürekli sakini olarak Mustafa ilgileniyor çiftlikle. Lakabı Balıkçı. Çocukken yaşadığı köyde tuttuğu balıklardan bahsediyor bize. Sabah gidip akşam dönermiş eve. Bütün bir haneyi doyururmuş böylece. Sonra şehre gidip inşaat mühendisi olmuş, içindeki doğa hasreti baki kalmış. En son da gelip buraya yerleşmiş işte. Her sorumuza derin derin cevap veriyor.  Hemen her konuda içten sohbetini esirgemiyor. Sadece kendi arazisiyle değil, bütün bölgeyle ilgileniyor. Kaz Dağları’nın içini oyan altın şirketlerine karşı durup köy köy yeni bir yaşam oluşturuyor burada. Toprağa saçtığı tohumlar kente ulaşıyor.

 Biz geldiğimizde burada olanlardan ve bizi gülen yüzleriyle karşılayanlardan üçü gönüllüydü burada. EVS ile gelen Anne-Marine ile Sandra yaklaşık 1 yıldır buradalar. Biri Fransa, diğeri Macaristan’dan gelmiş. Daha önce bulundukları bir eko köyde tanışmışlar. Bir de Mahir var. Ya da Halil. İçinizden geldiği gibi seslenebileceğiniz biri aslında. Hayat, varoluşun kendisi ne getirirse onu seviyor. Doğanın döngüsü içerisinde, kendi varlığının akışıyla huzur içinde… Uzun bir süredir de Yeniköy’de… Kahkahası bütün içtenliğini yansıtıyor. Bedeni ve ruhu aynı anda iletişim kuruyor sohbet ederken. Paylaşabileceği ne varsa tereddütsüz sunuyor bize.

                Bir de Firuze var. Yeniköy’lü o da. Beraber yaptığımız her işi bir oyuna dönüştürüyor. Koca koca saman balyalarını indirirken şarkı söyleyip, konuşmalarımızı kahkahalarla bitiriyoruz.

                 Sonra Elveda ablayla tanışıyoruz, buranın yerlisi. Toprak Ana gibi. Topraktan gelen her şeyle ilgili. Neredeyse her gün uğruyor, bilgeliğini sunuyor bize. Bir de kendi elleriyle işlediği ürünleri. Kilimlerinden biri karavanımızı süslüyor.

                  Günlük yaşantımızın içerisinde olan başka canlılar da var. Ebeveynleriyle beraber dört minik kedi, iki tane her yaklaştığımızda bizi kucaklayan köpek, birbirlerinde hiç ayrılmayan kazlar, ortalıkta koşuşturan tavuklar ve horozlar, geceleri bize bir şeyler anlatmaya çalışan baykuş, bir de doğrudan samimiyet kurmayan arılar, karıncalar, toprak solucanları…

                Her şey doğal sürecinde ilerliyor. Yaşam da, dostluklar da. Toprak o anda ne sunuyorsa o yeniyor, elde ne varsa paylaşılıyor. Doğayı incitmemek adına bulaşık yıkarken arap sabunu, çamaşır yıkarken de kendi hazırladığımız ekolojik deterjanı kullanıyoruz. Yağmur suyunu biriktirip temizlikte kullandığımız suyu meşe kabuğundan, çakıldan ve kumdan süzerek salıyoruz toprağa.

                 Bütün işleri de beraber hallediyoruz gün boyunca. Sabahları önce kedileri, köpekler, kazları ve tavukları besleyip sonra kendimiz için kahvaltı hazırlıyoruz hep birlikte. Tarlaya gidiyoruz, bahçeye bakıyoruz… Güneş batınca bazen huzura dalıyor herkes, bazen ateş başında oturup şarabı ve geceyi paylaşıyoruz.

Yeniköy’den ayrılırken

                Birkaç gün için gelen ziyaretçileri de oluyor Yeniköy’ün. Güneşin sofrasında hep beraber oturuyoruz yine. Kilden, köklerden ve bitkilerden boya yapıp sezgilerimizle beraber tuvale aktarıyoruz. Farklı yollardan gelip kesişen hayatlarımıza şahit oluyoruz.

                Zamanın göreceliğine kapılıp sanki hep buradaymışız gibi yaşarken, yolun çağrısına kulak verdiğimizde yaşamımızı alabildiğine zenginleştiren bu yerden fiziksel olarak ayrılma vaktinin geldiğini anlıyoruz. Ömrümüzün 10 değerli gününü geçirdiğimiz bu yer, geri kalan hayatımızın ve yolumuzun içerisinde varlığını sürdürecek olan şeyleri veriyor bize. Zihnimizde, yüreğimizde ve ruhumuzda iz bırakan bir sürü bilgi, duygu ve hatıra.
                 Bir kucak dolusu armağanla beraber ayrılıyoruz Yeniköy’den. Yolun dönüp dolaşıp tekrar buraya çıkması dileğiyle…

Trackbacks/Pingbacks

  1. Bayramiç Yeniköy | Gezen Tohumlar - […] başlamak istiyorum: Bayramiç Yeniköy. Sezgin daha önce buradaki yaşamdan biraz bahsetmişti (Yolda Durmak). O yüzden ben sadece doğal yaşama…

Bir Yorum Gönderin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir